SENSİZ BEN EKSİK KALDIM ANNE…
SEBAHAT APUHAN’IN DİLİNDEN ANNESİ…
Ölüm denilince oralı olmasak da aslında ölüm gerçektir.
Duyarız birilerinin öldüğünü, vah vah deriz ama kaldığımız yerden başlarız keyfimize.
Bizim için ölüm yokmuş gibi veya bir gün bizim de canımızı acıtacağını hiç düşünmeden.
İnsan ne zaman ölümün var olduğunu ve acımasız olduğunu anlar biliyor musunuz?
İnsanın annesi ölünce…
Ölüme inanmak bir yana, ölmeye başlarsın annen ölünce.
Gömülecek bir yürek aradığında annen yoksa mezarsız kalırsın ve ‘’keşke ben ölseydim de annemin yüreğine gömülseydim…’’ dersin.
Ölen annemdi ve acaba o kaç yüreğe gömülecek?
Hep derler ya annelerin boşluğu çocukların yüreğine sığmaz, her saniye büyür. Annem öleli daha yeni oldu ama yokluğu yüreğime sığmaz oldu.
Güçsüz ve zavallı olduğumuzu annemiz ölünce gördük.
Gücü bitmiş, yıllardır yatağa mahkûm olmuş olsa da, en zor zamanlarımızda annemizin gözlerimizin önünden hiç gitmeyen ‘’yavrum’’ deyip sahiplendiği zamanlara tutunurduk.
Solmuş yüzüne her baktığımızda yarına dair inancımız büyür, umut dolardık.
Bizlere aşıladığı umut bizleri hayatla mücadelemizde korkusuz kılardı.
Umudun mayası annemin varlığındaydı, bunu annem ölünce daha iyi anladım.
Hiçbir acıyı doğru tarif edemezsin annen hayattaysa…
Yaprak gibi sararır, dal gibi kırılırsın annem dediğin çınar devrilince.
İşte acıyı o zaman doğru tarif edersin.
Annen öldü denilince can boşalır canından.
Yokluğu dikenli bir tel gibi çekilir içinden ve sonsuza dek bunun böyle süreceğini düşünmeye başlarsın.
Annen öldü denilince onsuz ben ölmeyi de beceremem der, yaşamak için gücünün olmadığını hissedersin.
Kaybettiğinde alışabileceğin bir şey değil ki annesizlik…
Annesizlik, düzünü yamaç, yamacını çorak eder insanın…
Ömrünce alışamazsın annesizliğe, kabullenemezsin kaybetmiş olmayı…
Anne, hayaline sığınıp korkulardan korunduğun en güçlü sığınağındır.
Onsuz başka şehirde yaşamak bile bir eksiklik iken, bir ömrü onsuz yaşamak sonsuzluğa göç etmektir.
Her ölüm vakitsizdir, ama annelerin ölümü hep erkendir, yaşı kaç olursa olsun.
Vakitsiz ve erken olan acı olmaz mı?
Annen öldüğü gün insan kökünden kesilmiş ağaç gibi olur.
Yönüne yöresine bakmadan yığılıverir bir tarafa.
Sessiz bir çığlık yükselir yüreğin en derinliğinde, yankılanır göğe doğru, bilincin vurgun yemiş gibi en diplere çökersin.
Anneni kaybetmişsen başka kimin kalır ki zaten…
Kendine yabancılaşırsın,
Bir başına kalırsın,
Acının sarmalına düşersin,
Bütün renklere kör bakarsın.
Kısacası annen ölürse, sende başlarsın ölmeye…
Annen ölünce özünü toprağa, bedenini yaşama bırakırlar.
Özün ölmüşse beden yaşasa ne, yaşamasa ne…
Yaşamında annen eksikse,
Hayat eksik,
Can eksik,
Gülüşlerin eksik demektir.
Sen öldün, ben sensiz eksiğim anne…
Başınız sağ olsun Hişan ailesi
Merhumenin cenazesini evden çıkarırken, baldızlarım ve eşimin ‘’Annemizin ışığı söndü’’ sözleri hayatta beni en çok etkileyen sözlerden biri olmuştur. Gözyaşlarımı tutamadım.
25 yıldır kayınvalideme yarenlik eden kıymetli Baldızım Faika abla, Allah sana sabır versin
5 yıldır yatalak annesini bir bebek gibi bakan kıymetli baldızım Faika ablam Allah sana metanet versin
Kaç gündür gece gündüz merhumenin başından hiç ayrılmayan Eşim, baldızlarım Allah Annenizin mekanını cennet etsin.
H.Faik, Nizamettin, Sadık Hişan’ın Muhterem Anneleri, Kayınvalidem Hacı Amine Hişan Hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Mekanı cennet olsun.
Musa Apuhan