Adam teşhisi koymuş. Ayak, ayak üstüne atmış diyor ki; Köylerde çalıştırmaya adam bulamıyoruz, millet şehirde işsizlikten intihar ediyor.
Yani demek istiyor ki bütün intiharlar işsizlik yüzünden. Yani kaç yüzyıldır üzerinde araştırma ve çalışma yapılan bir konu üzerinden adam iki dakikada bütün çalışmaları çöpe atacak saptamayla olayı çözmüş.
Peki soruyorum bu ve bunun gibi filozoflara;
17 yaşındaki kız işsiz mi kaldı canına kıydı ?
50 yaşındaki İş adamı X bey işsiz mi kaldı, canına kıydı?
18 yaşında ergenlikten yeni çıkmış henüz gençliğe yeni adım atan X adlı genç ahırda canına kıyarken, işsiz mi kaldı ?
56 yaşındaki teyze işsiz kaldı diye mi, canına kıydı ?
Elbette işsizlik, parasızlık sorundur. Ama bunu siyasi bir rant, bir çekişme, dikkat çekme olarak kullananlar şunu iyi bilmelidir ki; üzerine konuştuğumuz konu insan tarihi ile birlikte başlamış ve hala günümüzde hız kesmeden devam etmektedir.
Mesela 17 yaşındaki kız henüz hayat yükünü omuzlarına almamışken (istisnalar hariç), henüz adına aşk dedikleri aslında yaratılış gayesi olan ama yanlış anlaşılan olguya düşmemiş, gençliğini yeni yeni oturturken ve bir kimlik kazanırken onu intihara sürükleyen travma nedir ?
50 yaşındaki X bey bütün tecrübeleri hayatına aksettirmiş, ekonomik yönden çok iyi durumda, yanında elemanlar çalıştırıyor yani dışardan bakınca yerinde olmayı hayal eden o kadar insan varken onu intihara sürükleyen sebep ne olabilir ?
18 yaşında yeni yeni hayatı tanımaya başlayan, henüz üniversite veya iş kurma hayalleri olan, hayata yeni yeni göz açan bir genç ne uğruna kendini feda etmiş ?
56 yaşında 4-5 çocuk annesi hayattan aldığı tecrübe, birikim ne varsa almış, kendinden çok çocuklarını düşünen bir anne ne olmuşta çocuklarını bırakıp henüz mürüvvetlerini görmeden çekip gitmeyi, kalmaya tercih etmiş ?
Bunların adı; İnanç eksikliği, travma, iffetsizlik, parasızlık, dedikodu, çekememe, tecavüz, vs.. adını ne koyarsanız koyun olabilir. Ama birileri çıkıp parasız kaldı kendini öldürdü diyorsa bu tamamen yalan ve kendini rahatlatmadır.
Bugün gençliğin imanını çalanlar, onları sadece dünyaya endeksleyen anne, baba, kendi akrabalarını ise alıp akrabası olmayan gençleri sokaklara iten siyasiler, sokakta onları kullanan düşünce ve iffet fukarası kişiler, onları kazanmak yerine demir parmaklıklar arkasına koyan sistem, yani aynı toplumda yaşayan her birey bu vebalin altındadır.
Niye yaşıyoruz, görevimiz nedir, nereden geldik tekrar nereye gidecez, dünyada niye kimse ebedi kalmıyor, bizi bizden daha fazla düşünüp, değer veren Allah (c.c.) kimdir, 63 yıllık hayatı ve 23 yıllık peygamberliği boyunca peygamberimiz (s.a.v) ne tür sıkıntılar çekti ? Bu soruların cevaplarını gençlerimize, çocuklarımıza, zengine, fakire yaşlıya, gence anlatabilseydik izin verseydiler biz bu durumda olurmuyduk ?
950 sene yaşayıp, hayattan ne anladın deyince; iki kapılı bir evden girdim ve çıktım diyen Nuh (a.s) ı anlatabildik mi ?
Ne yaparsa yapsın kavmini hidayete vesile olamayan, en son ailesini alıp Allah'ın (c.c.) emriyle kavmini terk eden ve kavmi helak olan Lût (a.s) ı anlatabildik mi ?
Ufak bir hatası nedeniyle 18 yıl hastalıkların en kötüsünü yaşayan Eyüp (a.s) ı anlatabildik mi ?
Kardeşleri tarafından ihanete uğrayan ve uzun süre babasından ayrı kalan, zindanlara atılan sonra Mısır'a vezir olan Yusuf (a.s) ı anlatabildik mi ?
Kocaman bir HAYIR.
Her zaman söylediğim gibi bir memlekette intiharlar oluyor ve üzerinde zerre miskal çalışma, araştırma olmuyorsa; Siyasi, bürokrasi, yetkili kurumlar, halk susuyorsa artık herkes bu acı kendi evine girene kadar beklemeli ve kendi evine girince feryat etmemeli. Ki edersede hiçbir faydası ve gereği kalmayacaktır.
Gençlerimize İslam'i şuuru vermek ve onları dünya yanında ahirete hazırlamak ümit ve dileğiyle...