"Bir insan sürekli övünüp duruyorsa, kendini başkalarından aşağı gördüğündendir." Diyor Alfred Adler.
Bu sebepten Sadık Hidayet'i severim okuduğum yazarlar arasında sevdiğim biri. Belki çoğunun kişiliği güzeldir ama bugün İran’ın en büyük yazarı ama hayatındaki başarısızlıkları kabullenmiş, kendini yukarılarda görmemiş hiçbir zaman.
Hayatımda kibirlenen, kendini bir şey zanneden, gerek güzelliğiyle, gerek başarısıyla, gerek ailesiyle, gerek malıyla kendini bir şey zanneden insanlardan nefret ettiğim kadar başka bir şeyden nefret etmedim. Belki de bu huy beni kimseye yakın tutmadı, Mütevazı insanlara yakın tuttuğu kadar.
Stefan Zweig, Dönüşüm kitabında üzerindeki baskılar nedeniyle kendine " Hamam böceği " yakıştırması yapmış, sanki her an ezilip öldürülecek kadar güçsüzlük hissetmişti. Aslında böyle olmakta iyi değildi. Kendine hakaret ve alçaklık hissetmekte insanı aciz bırakırdı demek istediğim ortayı bulmak, kendin olmak yani.
Mesela Sinan Yağmur bu konuda ideal bir yazar. Halkın içinde dolaşan, konferanslar veren hem okuyup, hem gezen üstelik mütevazı bir şahsiyet.
İskender Pala örneğin, Akademisyen ama aynı zamanda Asker kökenli Divan edebiyatını çok iyi bilen bir yazar. Onunda aması var. Oda tıpkı Dan Brown gibi kitaplarında bazı mesajlar barındırıyor. Mesela; bir tanrı olsun ama bize karışmasın dünya işlerimizde, sadece sıkışınca analım tıpkı şu anki Corona (covid-19) belasında olduğu gibi. Belki bu mesajı bilerek vermiyor ama bu sonuç çıkıyor maalesef.
Bayan yazarlarımızı unutmamak gerek;
Elif Şafak bir aralar bazı ödülleri almak için farklı görüşlere girsede yine de aşk konuları, özellikle tasavvufi aşkları onda bulabiliriz. Mevlana'lı, Şems'li aşkları onda bulabilirsiniz.
Adalet Ağaoğlu, şuan 90 yaşında olan büyük yazar çok sayıda roman ve hikaye edebiyatımıza katmış. Tiyatro yazıları yazmış, çeşitli aktivitelerde bulunmuştur. Bazı politikaları sebebiyle çeşitli saldırılara maruz kalsada halen yıkılmayan bir çınarımızdır.
Ayşe Kulin, Yazarlığının yanında gazetecilik yapan yazarda büyük eserler kazandırmıştır. Çeşitli dergilerde görev alan yazarımız, aynı zamanda çeşitli gazetelerde de köşe yazarlığı yapmıştır.
Tabiki Emine Şenlikoğlu’nu unutmamak gerek, genellikle dini eserler veren Şenlikoğlu iyi bir araştırmacı-yazardır. Yazdığı romanlar ve verdiği konferanslarla insanları bilinçlendiren özellikle bayan kardeşlerimizin feyz alması gereken bir şahsiyettir.
Aslında çok zengin bir edebiyat ve tarihi olan bizlerin aklıma gelen en az 1 kitabını okuduğum ve okurken hayran kaldığım bu ve buna benze şahsiyetler altın değerlerdir. Eğer sosyal medya ve boşa geçirdiğimiz zamanımızı bunlar ve bunlar gibi derya olan insanlara harcarsak öyle zannediyorum ki çok şey kazanırız. Her birinin hayatına, yazdığı eserlere özellikle bu eserleri oluştururken yaptıkları araştırma, harcadıkları zaman öyle basite alınacak yada Google ye yazınca çıkacak bilgi ve araştırmalar değildir.
Eğitimleriyle, aile hayatlarıyla, hayatlarındaki tecrübeyle tamamen insanlara ışık olmuş yazarlardırlar. Şunun iyice bilinmesi gerekir ki; bir yazar bir eser yazarken örneğin 50 yaşındaysa size 50 yıllık tecrübesi ve araştırmalarını harmanlayarak verir. Örneğin bin kitap bin tane 50 yıl yapar biz bir 50 yılı günümüz şartlarında zor yaşarken, yazarlarımız bize bin tane 50 yıl bağışlar. Tek yapmamız gereken zaman ayırıp, boş zamanlarımızı bu tür aktivitelerle değerlendirmek.
Unutulmamalıdır ki; en korkulan insanlar edebiyatını, tarihini ve özellikle önderimiz olarak gördüğümüz Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in hayatını, sahabelerinin özellikle 4 büyük halifenin hayatını öğrenip araştıran insanlardır. Geçmişini bilen insan, geçmişle günümüzü kıyaslarsa her konuya cevap bulabilir.
Bugün kendilerini aydın gören Türkiye’nin en cahil, en ahmak şahsiyet ve grupları, geçmişini araştırıp, bilmeyen insanların kafalarını çok rahat karıştırabiliyor. Kendi kirli düşüncelerini çok rahat empoze edebiliyor. İşte bu sebepten çok okuyup, çok araştırmak bunların ne kadar cahil ve hatsız olduğunu gözler önüne serecektir.
Peygamber efendimiz (s.a.v) ‘e gelen ilk vahiy oku ’dur. Sadece bunu bilmek bile okuyup, araştırmanın ne denli önemli olduğunu gözler önüne sermektedir.
Ebussuud Efendinin şu sözleriyle bitirmek istiyorum. “ Cihan deryasında bir damla olabildiysem ne mutlu bana.”
Damla olmak sizin elinizde...