İnsanların en büyük eksikliği birbirlerini iyi tanımamaları.
Doğu, Batı, Güney, Kuzey hiç farketmez. Kopuklukların, insanların birbirlerini anlamamalarinin, tanımamalarının sebebi ön yargı. Bu hafta
MUSA ÖĞRETMEN'i anlatalım..
1970 li yıllarda ege bölgemizde doğmuş, büyümüş, eğitim hayatınıda batıda çeşitli illerde tamamlayarak öğretmen olmuş, uzun yıllar batıda görev yapmış bu sırada da evlenmiş.
Musa öğrtmen ve eşi Doğu illerimiz ve insanlarımız hakkında çok az bilgiye sahip bildikleri de malesef tepeden tırnağa yanlış. O dönem yeni yeni çıkan televizyonlardan duydukları kadarıyla biliyorlar. Hanımı hep içinden dua edermiş 'Allahım eşimin tayini o bölgeye (Doğu bölgesine) çıkmasın' diye. Mevcut görev yaptığı yerde süresi bitmeye yakın olduğu için nereye gideceklerini çok merak eden MUSA öğretmen akşam eve geliyordur, eve gelişini pencereden izleyen eşi bu gelişin hayra alamet olmadığını anlar. Kapıyı açar. 'Hayırdır bey bu ne keyifsizlik', 'hiç sorma hanım yazı geldi tayinim çıkmış'. Hanımı 'sakın bey doğu deme', 'evet hanım doğu' der, 'hemde en ücra köşesi'. Hanımı kısa bir şoktan sonra resmen çıldırmışçasina, 'hemen istifanı veriyorsun ben asla o dağlara o cahil insanların arasına gelmem' der ve noktayı koyar. MUSA öğretmen çaresiz yıllardır yaptığı öğretmenlik mesleğini nasıl bırakır, bıraksa ne iş yapar, çocukları var okula başlamışlar, elinde başka meslek yok, çaresiz içinden geçeni yapacak. O da hanımını ikna edip oraya gitmeyi deneyecek. Gecenin geç vakitlerini bekleyip çocuklar uyuduktan sonra eşine açılır, hanımı sert bir tepki göstererek 'gerekirse senden boşanırım' der. Musa öğretmeni çıkılmaz bir yola sürükler. Hanımına 'peki hanım bari bana müsaade et gidip oraları, insanları göreyim, durum nasıl size yazarım, dayanılacak gibi olmazsa istifa edip gelirim' der. Bir kaç gün uğraştan sonra eşini en azından buna ikna eden Musa öğretmen için de tuhaf duygularla çantasını alıp yola koyulur. Zorlu tuhaf duygular içinde bir kaç gün sonra kasabaya varır. Kasabanın meydanında ona göre tuhaf insanlar, erkeklerin başında sariklar, şalvar pantolon, temmuz ayının sıcağında herkeste kazak ve üstüne birde çeket bu nasıl bir dünya içinden kısa bir hesap analizi yapan Musa öğretmeni farkeden köylüler sevinçle etrafını sararlar. Muallim gelmiş, muallim gelmiş. Elini sıkmak için resmen birbirlerini ezerler. Kimisi çantasını alır, kimisi yol gösterir. Musa öğretmenin kalacağı o zamanın şartlarıyla yapılmış, kireçten boyanmış, ahşaptan tavanlı lojmana götürürler. Arkasında nerdeyse tüm kasaba başka dil konuşurlar. Sevinçten zılgıtlar çekerler. Musa öğretmen şaşkın, bir okadar heyecanlı, rüya mı gerçekmi derken iki üç kelime Türkçe bilen muhtar çıka gelir. Ben muhtarım der. Kasabalilara kendi diliyle 'misafir gelmiş ne duruyorsunuz yemek, su, yatak, yorgan hazırlık yapın' der. Bom boş olan ev hazırlanırken Musa öğretmen evin balkonundan insanların onun için harcadıkları çabaları izlerken bunca yıl eşiyle düşündüğü o olumsuz düşünceden dolayı daha ilk saatlerde pişmanlık duymaya başlar. Köylünün o inanılmaz çabasıyla kısa sürede evin tüm ihtiyacı görülür, kimi evinden hali, kimi perde, kimisi yenisi olmadığı için kendi kullandığı tencereyi getirmiş musa öğretmenin daha önce hiç görmediği divan yatağı hazırlanmış çok hoşuna gitmiş. Akşam karanlık vakit çökmeye yakın unutulan bir şey dikkat çekmiş o da aydınlık. Onuda yan komşusu Ayşe nine fark etmiş. Kendi kullandığı gaz lambasını yakıp, kambur kambur yürüyerek gelir, 'al muhtar ben idare ederim, muallim alışık değil karanlıkta kalmasın, sonra çocuklarımızı bırakır gider' der, bunu tercüme etmek tabiki muhtara düşer. Son olarak Fatma teyze gelir. Göğsünün üstünde taşıdığı mübarek kitabımızi getirir 'al muhtar bunu evine koysun okusun'. Her gelen Musa öğretmene hayat dersi verip gidiyor. Böylece günler haftalar aylar geçer Musa öğretmen evinde görmediği sayginliği, sevgiyi, hürmeti, saygıyı köylüden görür. Aylarca üç öğün yemeği hazır gelir, her gün evi temizlenir, elbisesi yıkanır.
Aylar sonra hanımına şöyle bir mektup yazar 'sevgili eşim sana filanca kasaba sakinlerinden Musa öğretmen olarak yazıyorum. Ve şöyle devam ediyor 'yirmi yıllık öğretmenlik hayatımı çocuklarım hariç, sen dahil buradaki insanlığa asla değişmem. Şimdi sana bir hafta müsade ya çocuklarımı al gel yada boşanma davasını aç. Filanca kasabadan eşiniz Musa öğretmenden sevgiler..