Psikolojik ve fizyolojik bütünlüğümüzü tehdit eden her türlü olay, travmadır. Travma bir acıdır. Ve bu acı hiç beklemediğimiz bir anda karşımıza çıkar ve biz buna asla hazırlıklı olamayız.
Travmalar:
-Kişisel Travmalar (boşanma, iş kaybı, ayrılık, aile içi şiddet, ani hastalık, ani ölümler)
-Toplumsal Travmalar (ekonomik krizler, doğal afetler, terör, savaş)
Olaylara bu zaviyeden bakıldığında, birey ve toplum olarak her an bir travmayla karşı karşıyayız. Dolayısıyla hepimiz risk altındayız.
Travmalardan en fazla etkilenen ve risk altında olan grup hiç şüphesiz, olaylardan zarar görenler, olaylara tanık olanlar ve olaylardan kıl payı kurtulanlardır.
Travmalardan ikinci derecede etkilenen gruplar ise; olaylara müdahale eden sağlık ekipleri, güvenlik görevlileri, kurtarma ekipleri, olay esnasında orada bulunanlar, akraba ve arkadaşlardır.
Hiç şüphesiz travmalara sebep olan olaylar, bir etki sonucunda oluyorsa, karşı tepkiler doğal olarak meydana geliyor.
Bu tepkiler, öncelikle duygusal tepkilerdir.
Duygusal tepki; korku, kaygı, şok, üzüntü, öfke, umutsuzluk, suçluluk, karamsarlık, çaresizlik ve donukluk gibi.
Genel olarak duygusal tepkiler bu yönde iken, çocuklarda korku ve endişe daha sıklıkla görülmektedir. Bu korku ve endişenin temelinde çocuklar, olayın tekrarlanmasından, ailesinden ayrılmaktan, yalnız kalmaktan ve ölümden korkarlar. Çünkü yetişkinler yaşanmış olan olayın sebepleri, tetikleyicileri ve sonuçlarının doğurduğu korkuları yaşarken, çocuklar; bunların dışında kendi hayal dünyalarında var ettiği korkuları da yaşayabilirler.
Düşünce de var olan tepkiler; olayın gerçekleştiğine inanamama (ani ölüm gibi), dikkat dağınıklığı, unutkanlık ve düşüncelere dalma gibi.
Birde fizyolojimizin, travma karşısında kendini ifade etme hali vardır. Bunlar mide yanması, mide bulantısı, kalp sıkışması, baş ağrısı, iştah artması/azalması, nefes darlığı, sürekli yorgunluk gibi.
Zaman zaman, travmalar karşısında normal gibi görünen ama normal olmayan davranışlar sergileyebiliriz. Zaman zaman da normal olmayan, çevremiz tarafından da anormalliği fark edilen davranışlar sergileyebiliriz. Bunlar genelde yemek ve uyku bozuklukları, içe kapanma, kendini boş verme, sosyal çevreden kopma ve uzaklaşma, konuşmama, hiçbir şey olmamış gibi davranma, alkol ve madde kullanımı gibi.
Çocuklarda bu travmaların yansıması biraz daha farklı olabilir; mesela, çocuklar tek başlarına gidip yatmak istemeyebilirler, uyumakta güçlük çekebilirler, sık sık irkilerek uyanabilirler, kabus görebilirler, uyumaya çalıştıklarında aniden ağlayabilir ve yataklarını terkedip anne ve babanın yanına sığınmak isteyebilirler.
Başta da belirttiğimiz gibi, travmalar hiç beklemediğimiz bir anda karşımıza çıkabilir.
Böyle bir durumda, travmalarımızla baş etmek için neler yapmalıyız?
-Birincisi ve en önemlisi; hayata devam etmek.
-Sosyal ilişkilerimizi devam ettirmek ve bu bağları koparmamak.
-Sorumluluklarımızı devam ettirmek.
-İnandığımız ve güvendiğimiz arkadaşlarımızla daha fazla beraber olmak.
-Mümkün olduğunca yalnız kalmamaya çalışmak.
Sonuç olarak; şunu asla unutmamalıyız, olaylar karşısında verdiğimiz tepkiler ve bizde travmalara yol açan durumlar, normal insanların anormal durumlar karşısında verdiği tepkilerdir. Bu durumda da anormal olan travmayı yaşayan değil, travmaya sebep olan durumdur. İster bireysel travmalarımızda, isterse toplumsal travmalarımızda daha fazla yıpranmamak için, fiziksel ve manevi anlamda çok güçlü olmalıyız.
Maneviyatımızdan asla kopmamalıyız.
Bilinmelidir ki; sıkıntılardan kurtulmanın en kolay yolu sevdiklerinize, sizi siz yapan değerlerinize sımsıkı sarılmak ve sizi yoktan var edenin sizin her türlü sıkıntınıza çareler de var ettiğini bilmektir.
Buradan bir kez daha zor zamanlarda ve ihtiyaç duyulduğunda canını ortaya koyan sevdiklerinden ayrı kalmak pahasına vatanı ve milleti için mücadele eden ve bu uğurda yeri geldiğinde canından olan özellikle sağlık çalışanlarımızdan başlamak koşuluyla pandemi sürecide emek veren herkese bütün kalbimle teşekkür ediyorum.
Bu süreçte vefat edenlere rahmet hastalarımıza şifalar diliyorum.
Son bulsun inşaallah.