Bugünlerde bir telaştır almış başını gidiyor. Bayram değil, seyran değil. Peki telaş neyin nesidir? Tabi ki "yeni yıla giriyoruz" telaşı diyecek birçok kimse. Dini hassasiyeti yüksek, mütedeyyin diyebileceğimiz kimselerde bile bu hazırlık var. Öyle masum, öyle gerekli bir kılıfa büründürülmüş ki neredeyse bu duruma itiraz eden kınanıyor. Tam manasıyla din alanında Hristiyan kutsallarına karşı mankurtlaştırıldık diyebilirim.
Bizler Hz Ömer Aleyhisselam döneminden beri "batıl"ın karşısına "hak" diye yazılan Hicri Takvimi esas almışız. Öyle ki sadece bir takvim değildir bu. Hicrettir aslolan. Öyle bir hicret ki batıldan hakka, kötüden iyiye, zulümden adalete bir hicret, bir yürüyüş, kutlu bir yolculuk. Söz vermişiz inancın yaşanmadığı yeri terk etmeye, muhacir olmaya. Oysa bıraktık hicret etmeyi, batıla Ensar olduk. Haçlı zihniyetinin giyimine, kuşamına, sosyal yaşantısına, kutlamalarına, kültürüne, yaşam biçimine Ensar olduk. Sahiplendik her şeylerini anlamsız bir şekilde. Batı elindeki bütün batıl argümanlarla onlara hayran oluşumuzu şaşkınlık içerisinde izlemekte.
Daha da vahimi ümmetin içinden öyle sesler yükselmektedir ki bu durum geleceğimiz ve gençliğimiz adına kaygı vericidir. Bu hafta tanınan, bilinen ve çokça dinlenen Müslüman bir din adamı dahi yeni yıl için " yıl başında bir mükellef sofra kurulup fındık, fıstık hazırlanıp, ailece yenilip içilebilir, bu gayet normal bir durumdur , yadırganmamalı, garipsenmemeli" diyor.
Mümin neye nasıl, niçin inanacağını doğru bir bilgi ile tespit etmedikçe çeşitli saplantılara düşmekten kendini alamayacaktır. Bizler şunu adımız gibi biliriz ki "kim bir kavme benzerse onlardandır " demiştir son peygamber (sav). Konu yılbaşı ile ilgili olduğu için onun ile alakalı tespitler yapılıyor ama gerçekten de bu paradoks yılbaşına münhasır bir durum değil. Her alanda söylem ve eylem birliği zaafiyeti içerisindeyiz.
Mehmet Akif'in durum tespitinin dizelere yansımasına bir bakın:
"Yurdumu işgal eylemiş, şu garbın safsatası,
Kiminin maymunu var, kiminin "Noel babası!"
Bir mânâ veremedim, şu Milâdî yılbaşına!
Şaştım da kaldım, Müslümanların vah telaşına!".
Gerçekten de şaştık kaldık düz yolda.
Aslında batıla benzemek sadece yıl başında veya yıl sonunda olmamalı. Tabii ki ömrümüzün her safhasında günlük hayatımızın her anında buna dikkat etmeliyiz. Düğünlerimizden cenaze merasimlerimize kadar İslam'a özgünlüğü ve uygunluğu korumamız gerek.
Açık ve net olan şu ki yılın son günleri Hristiyanlık alemi için dini içerikli bir anlam taşımaktadır ve içeriğin boyutu dini, yani Hristiyanlığı kapsadığı için bir mümin açısından bir anlam ifade etmemelidir. Madem her şeyiyle Hristiyanlığın hayranı olduk o halde neden yüzyıllarca mücadele verdik, savaştık, öldük, öldürdük? Kumarından içkisine, eğlencesinden faizine her taraftan kuşatıldık. Cephede can karşılığı aldıklarımızı, tv ekranında, internet ortamında, sosyal yaşam alanında onlara teslim ettik.
Ekranlarda piyango kumarını özendiren cezbedici reklamlar, yıl başına özel harcamak için faizli krediler, her türlü içkinin paket halinde ucuza verildiği eğlence mekanları ve daha niceleri. Bir de yıl başına özel millileştirilmiş piyango çekilişi durumu tadından yenmez hale getiriyor. Tanınmış piyango bayileri önünde uzun kuyruklar medyada gündem oluyor. "Ni'mel mevla" yerine "Nimet abla" ya umut bağladık. Hatta piyango çıkarsa kumar parasıyla cami yapmayı düşünecek kadar merhametli müminlerimiz bile hatırı sayılır ölçüde çoğaldı.
Yılbaşına özel eğlenceler, kredili banka faizleri, indirimler vs giderek hayatımızın merkezine yerleşmektedir. Artık her yerde rastladığımız " kim hangi kavme benzerse onlardandır" cümlesi peygamber (sav) ağzından çıksa bile bizi dizginlemeye yetmiyor. Bizler iyiliği hatırlatma kötülükten alıkoyma vazifemizi en azından kötülüğü söz ile önleme derecesinde dillendirip engel olmaya çalışalım. Buğz etme derecesi ise imani açıdan iflas etmenin sondan bir önceki adımıdır. Allah o noktaya gelmekten sakındırsın bizleri.
Tüm Hristiyan aleminin yeni yılı onlara barış ve huzur getirsin ki İslam alemine ilişmesin , zarar vermesinler. Dua ile...