Çocukluğumdan beri tanır, gençliğimden beri danışır, şimdi her düşüncemi paylaşırım.
Benim için oldukça değerli ve siyasi tespitleri de hep yerinde olmuştur.
Son gelişmeleri ona sordum;
“Üstadım ne oluyor?”
“Neyi soruyorsun?” dedi anlamamış gibi.
“Ülkeyi, Erdoğan’ı, Gül’ü, Bahçeli’yi, Milletvekillerini, teşkilatları, kısacası gündemi soruyorum.” dedim.
Güldü.
“Sen folklor oyununu bilir misin?” dedi.
“Evet” dedim.
“Folklor oyununda ana aktör kim?” dedi.
“Kim” dedim?
“Zurnacı.” Dedi.
“Davulcu ona uyar ve ritmi bozmaz.
Oyuncular, davulun önüne çıkar, bazen diz bazen tekme vururlar, ama kulakları hep zurna da olur.”
“Peki bu denge hiç bozulmaz mı? dedim.
“Bozulur.
Bazen oyun dışından birileri zurnacının alanına müdahale etmek ister.
Zurnacı kontrolü elden bırakmaz bırakırsa kendisiyle beraber herkes gider oyun bozulur.”
“Yani?” dedim…
“Erdoğan oyun kurucudur, yönetendir, yön verendir, yani maestro’dur.
Bahçeli hiçbir siyasi hesap gütmeksizin ve koşul öne sürmeksizin, “ülkem için, milletim için ben varım ve seninleyim.” diyor, yani bateristtir.
Milletvekilleri ve teşkilatlar bu yolda kendilerine düşen ne ise yapmaya hazır olduklarını söylüyorlar, yani orkestra.
İçlerinde kendi siyasi beklentilerini ve çıkarlarını gözeterek veya kişilik devşirme peşinde olanlar hariç…
Abdullah Gül uyumu bozmak için dışarıdan direk oyun kurucuya müdahale edendir, yani mızıkçı.
Peki derdi nedir?
Amacı yanlışa müdahale etmek olsaydı önce oyuna girer, sonra bateristin uyumunu bozmadan kendini maestro’ya yetiştirir ve burada bir uyumsuzluk varsa veya başka bir oyunun daha doğru olacağını düşünüyorsa onu maestro ile paylaşırdı.
Ama Gül öyle yapmadı…
Demek ki derdi başka.
Son sözüm yeni teşekkül edecek olan Bingöl il teşkilatına;
Oyunu kuralına göre oynasınlar, oyun kurucunun ritminden ve komutundan çıkmasınlar.
Çünkü oyun böyle daha doğru oynanır ve zevkli olur.” dedi.
Bizde yarını bekliyoruz.
Bakalım kim içerden düzeltiyor, kim dışarıdan müdahale ediyor.
Yarın ola hayrola.