Son günlerde gündemi sarsan bir haber var: Köfteci Yusuf’un domuz eti kullandığına dair resmi belgelerin yayınlanması. Bu iddiaların ağırlığı ve doğrudan bir markanın itibarını zedelemeye yönelik olduğu aşikar. Ben bu sürecin daha derin bir komployu işaret ettiğine inanıyorum.
Köfteci Yusuf, Türkiye’nin her köşesinde bilinen ve sevilen bir marka. Hızla büyüyen bir restoran zinciri olarak halkın güvenini kazanmış durumda. Üstelik sadece ekonomik başarılarıyla değil, geleneksel Türk mutfağını geniş kitlelere ulaştırma konusundaki başarısıyla da takdir ediliyor. Peki, böylesine köklü bir markanın bir anda böyle bir suçlamayla karşı karşıya kalması sadece tesadüf mü?
Daha yakından baktığımızda, Türkiye’de gıda sektöründe büyüyen ve genişleyen firmaların sık sık benzer saldırılara maruz kaldığını görüyoruz. Rakip firmaların bu tür manipülasyonlarla, popüler markaların imajını zedeleyip, kendi pazar paylarını artırmaya çalışmaları maalesef sektörde zaman zaman karşılaşılan bir durum. Bu bağlamda, Köfteci Yusuf’un da benzer bir komplonun kurbanı olduğuna inanmak hiç de mantıksız değil.
Köfteci Yusuf gibi halka mal olmuş bir markanın böyle bir suçlamayla karşı karşıya kalmasının, markanın güvenilirliğine ve halk arasındaki sevgisine ne kadar büyük zarar verebileceği aşikâr. Bu noktada dikkatli olmak, aceleci kararlar vermemek gerekiyor. Bir markanın yıllarca inşa ettiği itibarın birkaç belgeyle sarsılmasına göz yummamalıyız.
Benim düşüncem, bu yaşananların ardında daha büyük bir oyun olduğu yönünde. Başarılı olan her yapıya, bir şekilde çelme takılmak istenir. Rekabetin bu kadar acımasız olduğu bir ortamda, Köfteci Yusuf’un başarısının hedef alınması şaşırtıcı değil.
Bu süreçte, sağduyulu olmak ve her duyduğumuza inanmamak önemli. Köfteci Yusuf, yıllardır kaliteli hizmeti ve lezzetli ürünleriyle halkın gönlünde yer etti. Bu tür iddiaların sadece bir karalama kampanyası olduğunu düşünüyor ve komploya kurban gittiğine inanıyorum.