Devlet İslam adaleti şuuru ile idame edilmeli. Bölgecilik, milliyetçilik noktasında ülkemiz hep çekmiştir, çekmeye devam ediyor. İslamı yaşayışta insanlar inançla ayakta kalır. Bizde tam tersi inancımız insanları ayakta tutmakta, yani Allah'ın bize lutfû bu. Bunu anlamakta zorluk mu çekiyoruz? Yoksa işimize mi böyle geliyor? Bilemiyoruz. İşin vahim tarafı bunu siyasete öyle bir bulaştırmışız ki küfüre girene kadar mücadele ediyoruz. Günaha girdikten sonra tövbe ile temizleniriz anlayışı doğuyor. Bu siyasi dilde mücadele anlayışı olmuş. Biliyoruz ki İslam hukukunda kebir günahların azabı, azimdir. Hala silkelenmek yerine katlamaya gayret ediyoruz. Devleti din işlerinden kesinlikle ayrı tutmalı.
Bölgecilik, kavimcilik kesinlikle kaldırılmalı.
Partiler ve özellikle mebuslar kesinlikle siyaseti kendi hayat garantileri yerine, halkın hayat ve idareleri için, Allah rızası için yapmalıdırlar. Cenabı Hakkın vereceği karşılık onlara yeterli olacaktır.
Bu bağlamda vatan, memleket aşkı İslam ve iman hizmetleri ön planda tutulmalı. Partilerin bir birleriyle münasebetleri, ahlak ve aile yapımıza uygun olmalı. Halka insanlara ısrarla ben iyiyim derseniz bu karşınızdakini aptal yerine koyma anlayışına sebep olabilir.
İnsanlara fiili muamele edilmeli, çözüm odaklı. İnsanlar her şeyi görüyor, biliyor. Bu gün ektiğinizi yarın bir başkası biçemez o tarla sizin ise. Ama başkalarının tarlasında buğday ambarı kurmayı hayal ederseniz asla muvaffak olamazsınız.
İnsanların rızası Hakkın rızasıdır, onu kazanan ne bahtiyar bir fatihtir.
Bu aziz millet asırlardır İslam şerefinin lezzetiyle besleniyor, kimse bizim yoğurdumuzu ekşitemez.
ALLAH bu aziz milletimizin bütünlüğü için İslam davası için bir çaba gösteriyorsa onu ve yarenlerini aziz eylesin.
Cenneti analarının ak sütü gibi onlara helal kılsın.
Amin Amin Amin