Tabiat kendi kuralına göre oynuyordu.
Mevsim kış olunca tabiatın oyunu kar, boran, ayaz, fırtına ile olur.
Kış oyununda en çok sobelenen yetimler, yoksullar, evsizler, barksızlar oluyor.
Ayaz onların dizlerini titretiyor, yağmur, delikli ayakkabılarından içeri sızarak vuruyor, kar esir alıyor ve yanaklarında buza dönüşüyor.
Bu öyle bir oyun ki hep onlar gözlerini yumuyor, bir umut sobelerim diye saymaya başlıyor, ama nafile… Saklanan yine sağlam saklanmıştır. Kimi ana kucağında, kimi malikanesinde, kimi sıcacık aile ortamında…
Vicdanlar sızlamayınca yürekler depreşmiyor, yürekler sağırlaşınca merhamet ölüyor.
Üzerinden merhamet elbisesi alınmış bir memlekette yetim olmak ne kadar zor…
Yanı başımızda bacası tütmeyen evler var, bizler daha fazla ısınmak için kombimizin ısısını beş derece daha yükseltirken…
Bizler çocuğumuz üşümesin diye örttüğümüz yün yorganın üzerine battaniye çekerken, bir köşeye çekilip tir tir titreyen yetimler var…
Acaba üşümesinler diye onlar için yapabileceğimiz bir şey yok mu?
Var!
Ülkemizde ve Dünya’nın bir çok yerinde yetimlerin, yoksulların, kimsesizlerin yardımına koşan Avrupa Yetim-Der var.
Avrupa Yetim-Der’in temsilcileri, ülke ülke, il il gezerek muhtaç ailelerin evlerine tek tek giderek onları ziyaret etmekte, ihtiyaçlarını tespit etmekte ve sizin-bizim yardımları ile de onların öncelikli ihtiyaçlarını tespit edip gerekli yardımları yapmaktadırlar.
Avrupa Yetim-Der yetkilisinin şu ifadeleri yürek parçalayıcı bir cinsten.
‘’Zaman zaman ayakkabı ihtiyacı var diye ziyaret ettiğimiz ailenin çocuğunun aslında kışın giyineceği bir montunun da olmadığını, yağ-salça ihtiyacı var diye gittiğimiz ailenin aslında bulgurunun ve pirincinin de olmadığını görmekteyiz.’’
Özelikle yapılan yardımların ve hediye edilen elbiselerin çocukların mağazalara götürülerek onların da beğendiği tür ve renkten olması harika…
Temel ihtiyaçların ise bir market çalışanı edasıyla ihtiyaç sahibine teslim edilmesi insanlığın dik alası…
Bir başka önemli husus yardım edilen ailelerin unutulmaması ve irtibatın devam ettirilmesi, süreç içerisinde doğabilecek farklı ihtiyaçların da giderilmesi noktasındaki hassasiyetler taktire şayan…
Aslında bizim bilmediğimiz ama kapısız kapıların ardında o kadar yürek parçalayan dramlar, ifade edemeyeceğimiz acılar, çileli, dertli hikayeler var ki…
Dışarıdan bakınca bu hikayeleri tam resmetmek mümkün olmuyor.
Bazen bu hikayelerin yaşandığı kapısız kapıların ardına ulaşmak, bu hikayelerin sahipleri ile yalnızlıklarını üleşmek, çile dolu hayatlarının tanıkları olmak gerekir. Bu tanıklardan biri neden siz olmayasınız?
Buradan bütün yufka yürek, temiz vicdan, merhamet dolu gönüllere sesleniyorum. Avrupa Yetim-Der gibi sizde var mısınız?
İhtiyaç sahibi bir gönüle dokunmaya, bir yetimi giydirmeye, bir hastaya şifa olmaya, bir kimsesize kucak açmaya…
Kapısız kapıların ardındaki dramla yüzleşip, muhabbet etmeye korkmadan hikayesine tanık olmaya imkanınız dahilinde yardımcı olmaya var mısınız?
Haydi ya Allah…