AH KERBELA

Abone Ol

Mai Muharremê roje Aşurayê
Huseyne me şehid buya kerbelayê
10 Ocak 626 yılında, Medine’de gözlerini dünyaya açtı.
Nübüvvet halkasının son elçisi, Kainatın efendisi Muhammed Mustafa’nın kutlu kızı, Cennet kadınlarının güzidesi, müminlerin annesi Hz. Fatıma’nın ikinci ciğer paresi, Hz. Peygamberin damadı, Allah’ın arslanı, ilim şehrinin bab’ı evliyaların sultanı Hz. Alinin ikinci oğludur.
Efendimizin torunu, Fatıma ve Ali’nin oğlu, dünyayı teşrifinden sonra Efendimiz biricik yavrusunu kucağına aldı, kulağına ezan okudu…
Ona güzelcik anlamına gelen Hüseyin adını koydu, akikasını kesti, saçlarının ağırlığınca yoksullara gümüş dağıttı, sünnet ettirdi.
İşte bu ciğer pareye kıydılar…
Şimdi soruyorum;
Kutlu kitabımızda bütün kirlerden arındırıldığı belirtilen, iman edenlerin Hz. Muhammed’in yüce ailesi diye dua ettiği ehli beyt’inden değil miydi?
O Hz. Muhammed’in öpüp kokladığı, oğlum dediği, onu üzen beni üzmüştür dediği canı ciğeri değil miydi?
Elbette ki biliyoruz cana kıymanın, kan dökmenin insanlık tarihi kadar kadim olduğunu.
Elbette ki biliyoruz insanın yapısında ‘’kan dökme’’ özelliklerinin olduğunu…
Yine hepimiz biliyoruz ki, insanoğlunun, her türlü zulümden, cinayetten, ahlaksızlıktan ve kan dökmekten rahatsız olan bir vicdanının olduğunu…
Yine şunu biliyoruz ki; ilahi emir ve buyruklara kulak tıkayanların, vicdanını köreltenlerin, hakikate sırtını dönenlerin çok rahatlıkla zulüm yapabildiklerini, kan döktüklerini, her türlü haksızlığın içinde olduklarını…
Bu zaviyeden bakıldığında insanlık tarihi adalet, hak ve insanlık için mücadele edenler ile, kan döken zulüm işleyen, her türlü insanlık dışı fiiller işleyenlerle doludur.
Aslında Kerbelalar Habil ve Kabil ile başlamış, Hz Hüseyin’le zirve yapmış ve halende dünyanın birçok yerinde yaşanmaya ve yaşatılmaya devam etmektedir.
Hak mücadelesi verdiği için katliamlar yaşayan, zulme maruz kalan, her hakikat erinin yaşadığı Kerbeladır ancak herkes Peygamberin ciğer paresi Hz Hüseyin değildir.
Peygamberimiz ona çiçeğim diyor, onu sevgi ve muhabbetle suluyor, onu koynunda büyütüyor.
İşte koparılan çiçek budur, Hz. Muhammed’in gülü…
Peygamberin bu nadide gülünü Kerbelada kopardılar, hem de 72 ciğer pareyle beraber.
Peki niçin?
Siyasi ihtiraslar uğruna, hem de tarifi imkansız bir insanlık dışı vahşetle…
Hunharca, alçakça, vicdansızca, ahlaksızca…
Kerbela asırlardır vicdanı olanların duygularına kazınmış dramdır.
İnananların her dönem izledikleri, sahnelerden hiç inmeyen, her sahnesi gözyaşları ile izlenen bir dram…
Ruhunuz şad, şehadetiniz kutlu olsun ey Hüseyinler…
Ateşiniz bol olsun, cehennem mekanınız olsun ey yezitler…
Ve Allah’ın laneti, hangi dönem olursa olsun, siyasi ihtirasları için katledenlerin üzerine olsun.